Divan Şiirinde Gül ve Bülbül Mazmunu
Gül; aşık olunan (ma’şuk) yani Leyla’dır. Bülbül ise aşık olan (aşık) yani Mecnun’dur.
Gül denildiğinde akla ilk gelen çağrışım gül-bülbül ilişkisidir. Bu iki kavram, Klasik Osmanlı şiirinin en önemli mazmunlarındandır. Gül, sevgilidir. Ancak bazen sevgili; bir peygamber, padişah, şehzade de olabilir. Bülbül, ömrünü sevgili yolunda feda eden, ona ulaşmak için binbir zahmete katlanan, ondan gelecek her türlü acıyı lezzet sayan divane bir âşıktır.
Gül ile bülbülün aşkı; pek çok şiire, mesneviye, şarkıya ilham kaynağı olmuştur.
Bülbül ve gül mazmunu, 13. yüzyıldan itibaren Türk edebiyatında birçok aşk hikâyesinin sembolü olmuştur. Bülbül, güle âşıktır fakat dikenleri yüzünden ona yaklaşamamaktadır. Bu ayrılık, aşk acısını doğurur.
Gülüm şöyle, gülüm böyle, demektir yâre mu'tâdım;
Seni ey gül, sever cânım ki cânâne hitâbımsın!
Nedîm
Sevgilime hep gülüm şöyle güzeldir, böyle güzeldir derim.
Ey gül! Seni severim çünkü sevgilime, en kıymetlime seslenişimsin!
Edebiyatımızdaki bu gül-bülbül aşkı, daha çok mesnevî türünde yazılan eserlerde işlenmiştir.
Bülbülnâme, Bülbüliye ve çoğunlukla da Gül ü Bülbül adı verilen bu eserler, genellikle alegorik (sembolik) bir üslupla kaleme alınmıştır
Comments