Fecr-i Âti Beyannâmesi
Şimdiye kadar memleketimizde edebiyat kelimesinin hâiz olduğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka ifham eden, tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, pek az kimse gelmiştir. Tarih-i edebîmizi tetkik edersek en parlak devirlerde bile edebiyatın bütün ihâta-i manasiyle anlaşılıp anlaşılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat, daima boş vakitlerin bir hemdem-i-lâtîfi olmaktan fazla bir ehemmiyet alamamış ve bunların hasıl terbiye-i hissiyenin tekâmülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişivâ-yi tarakkiyûtı olduğu takdir edilememiştir, Edvâr-ı kadîmeden ayrılıp asr-ı hâzıra doğru gelince yavaş yavaş suret-i telkinin bir istihaleye uğradığını görüyoruz. Kemal Bey ve hem-zamanlan bir çok münasebetlerle bu husustaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey'in "Edebiyatsız millet, dilsiz insan, kabilindendir" sözü meşhurdur. Fakat efkâr-ı umumiyesini anlamamaktan ve anlamak için hiç bir rehber-i hayırkâr ve ciddî bulamamaktan mütehassıl lâkaydisine böyle bir cümlenin devâsâz olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatların da bu hususla hidemâu görülmekle beraber Osmanlı efkâr-ı umumiyesinin bu rehberi kail surette bulduğu tarih, itiraf etmeli ki, Edebiyat-ı Cedîde'nin genç ve faal zekâlarının Servet-i Fünun sahifelerinde ilk tesir-i meslek etlikleri zamana tesadüf eder. Bu heyet-i edebiyenin erkânı, o mecmuanın sahifelerinde muhitini tenvir eden bir manzume-i muzîç vazifesini görüyordu.
Fakat hükümetin gittikçe artan zulmü onların kalemlerine ilk darbe-i anîf ve kahhân indirdi. Ve bunlar ilerde tekrar toplanmak ümidi ile dağılıp gittiler. Hürriyetin ilâniyle yeniden ziyalarına intizar edildiği zaman ise pek az istisna ile artık onlar eski melîke-i hayallerim olan sanat ve edebiyata karşı bir sehâb-ı lâkaydiye bürünmüştüler. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde kadir-nâşinaslık olur. Biz onlara mâzi-i meslekleri için teşekkür ile hal ve istikbale alf-ı nazar edeceğiz.
İşte bu istikbale bakmak azim ve niyetiyle Fecr-i Atî teşekkül ediyor. Fecr-î Ati âzası, kendilerine herkesten ziyade edebiyatperest ve azimperver olmaktan fazla bir kıymet ve ehemmiyet atfetmek cesaretini almamakla beraber temelini attıkları müessesenin bu beyabân-ı ilim ve edep içinde bir sayezâr-ı zumürrüdin olmasına intizaren şimdilik Avrupa'daki emsalinin küçük bir numunesi temsil ve irâe etmesine çalışacaklardır. Lisanın, edebiyatın ulûm-ı edebiyye ve içtimâiyyenin terakkisine hizmet etmek, ayrı ayrı şurada burada tenemmüv eden istidatları sinesinde cem ederek ittihat ve içtimain hasıl edeceği kuvvetle tekemmüle, müsademe-i efkârın parlatacağı bânka-i hakikatle tenvir-i efkâra çalışmak:
İşte Fecri- Âli'nin gaye-i azim ve meramı Fecri Âti azasının semerât-ı mesâisinin ihtiva edecek bir kütüphane, teessüs etmek üzeredir. Edebiyat-ı Cedîdenin parlak zekâların matla-ı- envâr olmak meziyetini hâiz olan Servet-i Fünun mecmuası nâşir-i efkârıdır. Bundan başka memleketimizin terakkiyât-ı Fİkriyye ve hissiyyesini temin edecek âsâr-ı mühimme-i garbiyyeyi kendi azasına ve mükâfattı müsabakalarla hariçten intihap olunacak zevata tercüme ve neşrettirmek, umumî konferanslar vererek halkın seviye-i zevk-i edebîsinin ilâsına, hususî malûmatının tevsiine çalışmak, memâlik-i garbiyyedeki müessesat-ı mümasile ile tesis-i revabıt ve münasebat ederek memleketimizin lenevvuat-ı edebiyyesini garba, garbın envarını âfâk-ı şarka nakledecek metin ve ulvî bir nâkil vazifesini görmek, Fecr-i Âli'nin cümle-i imâlindendir. Tanzim ve hükümete ilâ olunan nizamnamenin bir sureti yakında neşrolunacaktır.
Efkâr-ı münevvere eshabının bu teşebbüs-i hayrı bir nidâileşti ve takdir ile karşılanacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki, memleketimizin ilme, sanata ihtiyacı pek şedittir. Bir ihtiyacı telâfi için atılacak en küçük adım, rehâya, itilâya doğru atılmış demektir, ve bundan mahrum olmak muazzez vatan için elîm bir öksüzlüktür.
Fecr-i Âti Encümeni Edebîsi Nâmına Kâtibi Müfit Râtip, Encümenin Azâ-yı Hâzırası:
(Beyannamenin altında şu imzaları görürüz:)
Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nâhit, Celâl Sâhir (Reis), Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit. Sahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, izzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Âli, Fâzıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülü-zâde Mehmet Fuat, Müfit Râtip, Yakup Kadri (Servet-i Fünun C: 38, No. 977.11 Şubat 1325
Comentários