Gazelin Özellikleri ve Türleri
Arapça olan gazel kelimesinin, sözlük anlamı, “sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek”tir. Edebî terim olarak ise, en eski nazım şekillerinden birinin adıdır.
Beyitlerle kurulur ve tek kâfiyeli, kısa bir şiir şeklidir.
Kâfiye düzeni aa, ba, ca, ça, da, ea, …………
Gazel, 5-7-9-11 …….. beyitten oluşur. Umûmiyetle 5 ve 7 beyitten ibârettir; fakat 30-40 beyte kadar uzayan gazeller de vardır.
Gazelin ilk beyti musarra’dır. Yani mısralar, ilk beyitte birbiriyle kâfiyelidir. Buna mukaffâ (kâfiyeli) da denir. Sonraki beyitlerin ilk mısra’ları serbesttir. İkinci mısra’lar, mutlakâ ilk beyitle kâfiyeli olurlar.
İlk beyite matla’ (doğuş yeri) denir. İkinci beyitin, birinciden daha güzel olmasına özen gösterilir ve ikinci beyite “hüsn-i matla’” denir.
Bazen gazelde birden fazla musarra’ beyit bulunur. Yani ilk 2-3 beyit tek kâfiye üzerine kurulurlar. Bu tür gazellere çok matla’lı anlamına “ zü’l-metâli’” denir. Sadece ilk iki beyit tek kâfiye üzerine kurulmuşsa, yani peşpeşe iki matla’ varsa, bu tür gazellere, “dü matla’” (iki matla’lı) denir.
Gazelin matla’dan sonra gelen beyitlerini de kâfiyeli yapmaya “tasrî” denir. Bütün beyitler her mısra’ı tek kâfiye üzerine kurulmuşsa, bu gazellere “musarra’” denir.
Bazen şâir, matla’ın birinci ya da ikinci mısra’ını gazelin makta’ında, yani son beytinde tekrarlar. Buna “redd-i matla’” denir. Matla ve makta’ dışındaki mısralardan biri makta’da tekrarlanırsa, buna da “redd-i mısra’” denir. Redd-i matla’ ve redd-i mısrâda tekrarlanan mısraların, anlamlarının sağlam olması gerekir.
Gazelin son beytine makta’ (kesme yeri, bitirme yeri) denir. Makta’dan bir önceki beytin, makta’dan daha güzel olmasına dikkat edilir ve bu beyite “hüsn-i makta’” denir. Gazellerin makta’ beyitlerinde şâirler, umûmiyetle fahriye yaparlar (övünürler)dı.
Şâirler, şiirlerinin başka şâ’irlerin şiirlerine karışmaması için, takma ad (mahlas) kullanırlar ve bu mahlası, genellikle makta’ beytinde kullanırlardı. Buna, tahallus denir. Eğer mahlas, sözlük anlamıyla kullanırsa, buna “hüsn-i tahallus” denirdi:
“Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi Sal-Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”
Mahlas beytine, “mahlas-hâne” de denir. Bazen şâ’irin, mahlasını iki ayrı yerde tekrarladığı da görülür. Mahlasını, redif olarak kullanan şâirlere de rastlanır. (Örnek: Cem Sultan)
Şâ’irin mahlası, gazelin makta’ beytinden önce kullanılabilir. Şâ’ir gazeline aşk, şarap, güzellik, sâkî gibi konularla başladıktan sonra, bir beyitte mahlasını söyler ve bu arada gazeline bir ya da birkaç beyit daha ekler; şiirini uzatır. Bu eklenen beyitlere zeyl (ek) denir. Bu beyitlerde şâ’ir, zamanın büyükleri için medhiyelerde bulunurlar. Gazel bu hâliyle bölümleri eksik bir kasîdeye benzer. Bu tür gazellere “müzeyyel” (uzatılmış, zeyl almış) gazel denir.
Gazelin en güzel beytine “beytü’l-gazel” veya “şâh beyt” denir.
Gazelde redif, bir kavram birliği sağlar. Beyitler arasında da anlam birliği ve bütünlüğü bulunan, bir pilan ve kompozisyon kaygısıyla söylenmiş gazeller, “yek-âhenk gazel” adını alır.
Gazelde anlam birliği ve konu bütünlüğünden başka beyitlerin aynı güç ve güzellikte olması da özenilen bir husustur. Bu güzelliğin sağlandığı gazellere, “yek-âvâz” gazel denir. Yek-âvâz gazellerde, konu birliği aranmaz.
Kasidelerde genellikle medhiyye bölümünden sonra şâ’ir, bir fırsat düşürüp aynı vezin ve kâfiyede bir gazel kaydeder. Bu bölüme tegazzül (gazel söyleme) denir. Bunun amacı, medhiye bölümünün ağır üslûbunun hafifletilmesi ve kasîdeye bir canlılık kazandırmaktır. Kasîde içinde şâir, duruma uygun bir beyitle gazel söyleyeceğini önceden îmâ eder. Bazen kasîdenin, gazelle başladığı da olur. Bu tip kasîdelerde, daha sonra medhiye bölümü gelir.
Mısra ortalarında iç kafiye bulunan ve böylece her beyti ortadan bölünerek dörtlüğe dönebilen gazellere, musammat gazel denir.
İki şâir, birlikte gazel yazmışlarsa, bu tip gazeller, “müşretek gazel” diye adlandırılır.
Bazen de bir gazel, Türkçe, Arapça veya Farsça olarak yazılır. Mısraları değişik dillerde olan bu tip gazellere “mülemma gazel” adı verilir. Bu tip gazellerin ilk mısraları, genellikle Türkçe olur. Farklı dil kullanımının mısrada değil, beyitte bulunduğu mülemma gazellere de rastlanır.
Bazı gazeller, karşılıklı konuşma şeklinde şekillenmiştir. “Dedim:….” , “Dedi: ……….” tarzında şekillenen bu tip gazellere “mürâca’alı gazel” denir. Bu tarzda soru cevap şeklinde yazılmış gazellerde soru ve cevap aynı mısra’da veya soru ilk mısra’da cevap ikinci mısra’da olur.
Gazelin Önemi ve Konuları:
Nazım, dîvân edebiyâtında nesre göre daha çok ilgi görmüştür. Şâ’irler, sadece şâ’irâne duygu ve düşünceleri değil, türlü bilimsel konuları da işlemişlerdir. Ancak, gerçek şiir özelliği taşıyan ürünler arasında ilk sırayı, gazeller alır. Gazel, şiirin sadece san’at için ele alındığı nazım şeklidir. Türlü duygu ve düşünceler, en hür ve serbest şekilde, ancak gazelde ele alınır. Kısa bir nazım şekli olduğu için, gazel şâire kafiye ve redif bakımından kolaylık sağlar. Anlam bütünlüğü, umûmiyetle beyit içinde tamamlanır. Bu da her beytin, âdetâ bir kuyumcu titizliğiyle işlenmesi imkânını verir. Şiirin bütünlüğü, özenle işlenmiş beyitlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu sebeple gazel, bir ipliğe dizilmiş inci tanelerine benzetilir. Şâ’ir, gazel beyitlerinde ‘âşıkâne, rindâne, sofîyâne, zâhidâne, hakîmâne duygu ve düşüncelere yer verdiği gibi; şiir, şâ’ir ve san’at üzerine eleştiri ve değerlendirmeler de yapar. Bu türlü düşüncelere, gazellerin genellikle makta’ beyitlerinde rastlanır. Şâ’ir, bu beyitlerde aptığı fahriyelerin yanı sıra, bilhassa gazelin nasıl olması, nasıl yazılması gerektiğini de belirtir. Şâ’irler “şiir”, “gazel” redifli gazeller yazarak da bu yoldaki düşüncelerini anlatmışlardır. Ayrıca bu türlü düşüncelere, dîvân önsözlerinde de rastlanır.
Gazel Türleri:
‘Âşıkâne gazel:
Gazelde en çok işlenen konu kadın ve ‘aşktır. Bunun yanı sıra sevgilinin güzelliği, çekiciliği; ona duyulan hayranlık ve özlemin ve sevgilinin ‘âşıka olan kötü muâmelelerinin verdiği ıztırap, rakîbin âşıkta uyandırdığı kızgınlık ve kıskançlık; feleğin ve tâlihin âşıka cevirleri de anlatılır. Bunun dışında meyhâne, içki âlemleri, şarabın zevki, bahaârın verdiği neş’e, tâlihin iyi veya kötü cilveleri, en çok işlenen konulardır. Dîn ile ilgili düşünceler; tasavvuf, ham sofularla alay, hayat, dünyâ ve âhiret hakkında türlü görüş ve hikmet yorumları da gazellerde sık sık söz konusu edilir. Bu konuların kesîf olarak işlendiği gazeller, üslûp yönünden çeşitli adlar alır. ‘Aşkın verdiği mutluluğu, ayrılık acısını, sevgilinin cefâsından ve vefâsızlıklarından yakınmayı; sevgiliye yalvarışları, kavuşma isteğini, içli ve duygulu bir biçimde anlatan gazeller, ‘âşıkâne gazel gurubuna girer.
Rindâne gazel:
Umûmiyetle dünyadan zevk alarak fânî hayâtın bütün fırsat ve imkânlarını değerlendirip mutluluğa kavuşmayı, toplum kurallarını, dînin ve şerî’atın emir ve yasaklarını umursamadan kendince daha yüksek bir insanlık seviyesine ulaşmayı; yeyip içip eğlenmeyi; içkiyi, içki zevkini, içkiyle ilgili türlü düşünceleri işleyen yani rind ve rindlik felsefesine geniş yer veren gazellerdir. (Rind: Etvârı sâde, mu’tâdı bâde, aklı nûr-ı ‘irfân ile pîrâste –olan kişi-).
Şûhâne gazel:
Kadını, kadın güzelliğini, aşkın maddî ve ma’nevî zevklerini konu alan zarif, nükteli ve çapkın bir üslûpla yazılmış gazellerdir. Dîvân şiirinde bu yolda yazılmış gazellerin en parlak örneklerine, Nedîm’de rastlanır. Ondan sonra yazılan bu tarz gazellerin “Nedîmâne gazel” diye anılması dahi söz konusu olmuştur.
Hikemî gazel:
Ahlâk ve edeple alâkalı öğütler veren, şâirin hayat tecrübelerine dayanan ve bu konudaki görüşlerini ihtivâ eden, özdeyiş denilebilecek sözlerin ağır bastığı gazellerdir.
d.Sofîyâne gazel:
Daha çok mutasavvıf şâirlerde görülen ve tasavvufu, sofî inançlarını anlatan, tarîkatlerin düşünce sistemini işleyen, bunlar arasında dînî konulara da yer veren gazellerdir.
Sebk-i Hindî:
İran şairlerinin etkisiyle dîvân şiirimizde XVII. Yüzyıldan itibaren ortaya çıkan bu akım, çok rağbet görmüş ve bu yolu benimseyen şâirlerce, bu tarzın özelliklerini taşıyan pek çok gazel yazılmıştır. Bu şiir tarzı, sözden çok anlama, gerçekten çok hayâle önem veren, yeni mazmunlar bulmaya, zincirleme terkiblerle ince istiâre, benzetme ve kinâyeler, mübâlağa ve tezatları çok kullanmaya dayanan bir akımdır. Bu yola, eski mazmunları tekrarlamamak ve şiire yeni bir söyleyiş getirmek amacıyla girilmiştir.
Türkî-i Basît:
Dîvân şiirinde basit bir Türkçeyle gazel yazmaya verilen addır. Böyle gazeller basît-nâme adıyla da tanınır. Bu gazellerde Arapça, Farsça kelime ve terkibler, yok denecek kadar azdır. Edirneli Nazmî (Ö. 1535) ve Tatavlalı Mahremî (Ö. 1548), Türkî-i Basît cereyânının ilk tatbikçileri olarak kaydedilirler.
Mesel-âmîz gazel:
Deyim ve atasözü kullanmakta ve mecazlı anlamlarıyla başka sözler arasında ilişki kurarak gazel yazmakta ustalaşan şâirlerin meydana getirdiği akımın ürünleridir. Böyle şâirlere “mesel-gû”, bu tür gazellere de “mesel-âmîz- gazel” denir. XV. Asırda çok tutulan bu tarz, Bosnalı Sâbit (Ö. 1712)’te zirveye çıkmıştır.
Commentaires