top of page

Milli Edebiyat Dönemi Roman ve Hikaye

1. Meşrutiyet (1908)'ten sonra memlekette başlayan ve o devirde “Türkçülük” adı verilen milliyet hareketi, “edebiyatta millî kaynaklara dönme” düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. “Millî kaynaklara dönme” sözüyle; dilde sadeleşme, yerli hayatı yansıtma kastedilmiştir. Bunları gerçekleştirmeyi ülkü edinen edebiyat akımına “Millî Edebiyat” adı verilmiştir.

2. Hikâye ve roman alanında, bir bölüğü “Fecr-i Âti” topluluğundan gelen (Yakup Kadri, Refik Halit), bir bölüğü bu topluluk dışında kalan (Ebubekir Hâzım, Ömer Seyfettin, Halide Edib v.b.) sanatçılar, aralarındaki sanat anlayışı ve dünya görüsü ayrılıklarına rağmen yerli hayatı yansıtma konusunda birleşmiş görünüyorlar.

3. Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide hikâye ve romanlarında vakaların İstanbul sınırları içinde kapalı durmasına karşılık bu devirde hikâye ve roman yurdun her köşesine açık tutulmuş, her tabakadan halkın yaşayışı konu olarak ele alınmıştır. Özellikle köy ve taşra hayatını anlatan başarılı ilk örnekler (Ebubekir Hâzım: Küçük Paşa; Refik Halit: Memleket Hikâyeleri; Reşat Nuri: Çalıkuşu v.b.) bu devirde verilmiştir. Kimi kitapların adları dahi (Refik Halit: Memleket Hikâyeleri; Ömer Seyfettin, Yalnız Efe - Anadolu romanı) sonradan “memleket edebiyatı” diye adlandırılan bu çığırı açıkça belirtir.

4.İlkin edebiyat dışı bir amaçla, “taşraların ne halde olduklarını, köylülerin ne yaptığını, ne istediğini, memleketin neye muhtaç olduğunu yerinde görüp incelemek” için Tanin gazetesinin Anadolu'ya gönderdiği bir yazarının Anadolu'daki şehir, kasaba ve köyleri dokuz ay (1909-1910) adım adım dolaşarak hazırladığı röportaj niteliğindeki gezi notları (Ahmet Şerif, Anadolu'da Tanin) ve aynı yıl içinde “Anadolu Fatihaları”nı dile getirmek amacıyla yazılan; fakat yayınlandığı zaman hiç de ilgi uyandırmadığı halde, Cumhuriyet devrinde dikkati çeken bir roman (Ebubekir Hâzım, Küçük Paşa) ile açılan bu çığır, Refik Halit'in Anadolu sürgününden getirdiği hikâyeler “Memleket Hikâyeleri” ile geniş bir ilgi görmüş; Kurtuluş Savaşı yıllarında ise Anadolu insanının çetin alınyazısı üzerine eğilme hareketi (Halide Edip; Daga Çıkan Kurt, Atesten Gömlek / Yaban, Millî Savaş Hikâyeleri) artık zorunlu ve yaygın bir hal almıştır.

5. Gözleme dayanan bu yerli hayatı yansıtma isteğinin sonucu olarak, çoğu yazar Realizm (Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Memduh Şevket v.b), hatta kimileri Natüralizm (Bekir Fahri, Selâhattin Enis, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin, kimi romanlarıyla Osman Cemal v.b.) ilkelerini benimsemişlerdir.

6. Çoğu Fransız (Yakup Kadri, Refik Halit, Reşat Nuri, Peyami Safa, Abdülhak Şinasi), kimisi İngiliz (Hailde Edip), kimisi Rus (Memduh Sevket) edebiyatlarının etkisi altında kalan bu devir sanatçılarının bir bölüğü de Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim yolunu sürdürmüşlerdir (Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, kimi hikâyeleriyle F. Celâlettin).

7. Parti kavgalarının kızıştığı Meşrutiyet ve mütareke devirlerinde okuyucunun mizaha ve toplumsal yergiye düşkünlük göstermesi, birçok yazarın (Ömer Seyfettin, Refik Halit, Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, Reşat Nuri, F. Celalettin v.b) mizaha eğilim göstermesine yol açmıştır.

8. Millî Edebiyat dönemi roman ve öykülerinde konuşma dili ve anlatımı kullanılmıştır. Halkı ilgilendiren konulara yönelen yazarlar, eserlerinde hem İstanbul'un, hem Anadolu halkının yaşamını, sorunlarını ele almışlardır.

9. Dönemin önde gelen roman ve öykü yazarları Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halit, Aka Gündüz, Reşat Nuri ve Ebubekir Hazım'dır. E. Hazım dışındaki yazarların tümü Cumhuriyet döneminde de yazarlık yaşamlarını sürdürmüşlerdir.

10. Milliyetçiliği, Kurtuluş Savaşı'nı romanlarında ele alan H. Edip, romanlarındaki güçlü kadın tiplerle dikkati çeker. Millî Edebiyat hareketine sonradan katılan yazar Yakup Kadri ise romanlarında toplumun yaşadığı değişimleri eleştirel bir bakışla anlatmışlardır.

11. Millî Edebiyat ve Cumhuriyet dönemlerinin en sevilen yazarlarından biri olan Reşat Nuri; Çalıkuşu romanıyla büyük ün kazanmıştır. Refik Halit Karay, bu dönemde yazdığı İstanbul'un İç Yüzü adlı romanında II. Meşrutiyet yönetimi ile I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan savaş zenginlerini anlatır. Ömer Seyfettin ise çağdaş Türk öykücülüğünün ilk önemli kişiliği olarak dikkati çeken bir yazarımızdır.



Comentários


bottom of page