Şair Nev'i
Malkara doğumlu. Asıl adı Yahyâ’dır. Babası Pîr Ali Efendi, bir Halvetî şeyhidir. İlk öğrenimini, babasının yanında tamamlayıp İstanbul’a gitti. Medrese öğrenimi gördü. “Ahaveyn” sıfatıyla ünlü Karamânî Ahmed ve Mehmed adlı iki önemli müderristen, şâir Bâkî, Hoca Saadeddîn Efendi gibi ünlülerle birlikte ders aldı. Ders aldıkları gurupta, sonradan devrin en önemli san’at ve siyâset adamlarından olacak olan ondan fazla öğrenci vardı. Nev’î, hocası Mehmed Efendi’nin tayin olduğu Edirne’deki Bâyezîd Medresesi’ne, hocasıyla birlikte gitti. 1563’te, 5 yıl kaldıkları Edirne’den, birlikte döndüler. Şâir, 1566’da tahsilini bitirdi ve müderrislik görevine başladı. Altı yıl İstanbul dışında çalıştıktan sonra 1572’de İstanbul’a getirilip oradaki medreselerde hocalık yapmaya başladı. 1590’da Bağdad kadısı oldu ve on beş gün sonra III. Murad’ın şehzâdesi Mustafa’nın hocalığı görevine getirildi. Diğer şehzâdeler olan Osman, Bâyezîd ve Abdullah ile de ilgilendi. Kazasker rütbesiyle tekâüde ayrıldı.
Nev’î, çok güçlü bir şâirdi; ama yakınında Bâkî gibi bir ustanın bulunuşu, onu dâimâ gölgede bıraktı. Gazelleri rindâne ve âşıkânedir. Gazel sâhasındaki başarısı yanında, 1582 Haziranında başlayan ve 52 gün süren Şehzâde Mehmed’in sünnet düğünü için yazdığı kasîde (Sûriyye) si ile de ünlüdür. Velûd bir şâirdir. Eserlerinin otuzdan fazla olduğu söylenir.
Eserleri:
1. Dîvân: Tenkidli metni Mertol Tulum ve M. Ali Tanyeri tarafından 1977’de yayınlandı.
2. Füsûsü’l-Hikem Tercümesi
3. Hadîs-i Erba’în Tercümesi.
4. Netâyicü’l-Fünûn ve Mehâsinü’l-Mütûn: Ansiklopedik bir eserdir.
Gazel
Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Kanda bir gam yârsuz kala benümle yâr olur
Bir belâ kim sâhibin bulmaz bana gamhâr olur
İstesem bir çâre bin nâ-çârluk yüz gösterür
Vüs’at istersem geniş dünyâ başuma tar olur
Her har-ı nâdân içün pâ-bend olan zülf-i siyâh
Bana gelse mürg-ı can sayd itmek içün mâr olur
Tâli’ümde hak tasavvur kıldugum bâtıl çıkar
Rişte-i tevhîd olan halka bana zünnâr olur
Bâr-ı ümmîdin kesüp Mansûr-veş bu bâgdan
Nev’iyâ ber-dâr olan ma’nîde ber-hurdâr olur
*******
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Cefâ dildendür ol dildâr elinden dâdumuz yokdur
Gönüldendür şikâyet gayriden feryâdumuz yokdur
Niçün ‘aşk ehlini yâd itmez ol la’l-i Mesîh-âsâ
Bilür hod ‘âlem-i ervâha nisbet yâdumuz yokdur
Harâbât ehline rûz-ı hisâbı anma ey vâ’iz
Bizüm hergiz bu varlık defterinde adumuz yokdur
Togup kumrî-sıfat biz anadan tavk-ı mahabbetle
Esîr-i kayd-ı derd ü mihnetüz âzâdumuz yokdur
Mukarrer şâ’ir-i şîrîn-zebânuz Nev’iyâ ancak
Bu devr içinde bir şöhret virür Ferhâdumuz yokdur.
**********
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Senün mahzûnun olmak bana şâdân olmadan yegdür
Gamunla aglamak illerle handân olmadan yegdür
Cihânun ‘izz ü câhın böyle iz’ân eyledüm ben kim
İşigünde kul olmak dehre sultân olmadan yegdür
Düşüp kûy-i harâbât içre sûfî kâse-lîs olmak
Serîr-i devlete fagfûr u hâkân olmadan yegdür
Cihân-ı bî-sebâtun ragmına devr itdürüp câmı
İçüp lâ-ya’kıl olmak şâh-ı devrân olmadan yegdür
Şarâb-ı ‘aşk ile Nev’î gibi mest-i müdâm olmak
Bakup bu ni’met-i dünyâya hayrân olmadan yegdür
Comments